
Bir tarafta ortaya çıkan gizli dinlemeler, planlar, silahlar, suikastlar, cunta tarafından darbeye hazırlık yapmak için halkı birbirine düşürüp birbirine öldürtmeler...
Diğer tarafta, ciddi faşizm özellikleri taşıyan kanunlar, polis devletine gittiğimizi gösteren sert çıkışlar, öğrenciye en ufak protestosunda dayak, hapis cezası, her muhalefet sesine bir soruşturma, eşini dostunu kayırıp zengin etme, kamu kuruluşlarını özelleştireceğiz diye peşkeş çekme...
Bizim halkımız, hep bu çekişmelerin arasında kalmak ve her iki tarafın baskılarına, kurşunlarına, kötü muamelesine maruz kalmak zorunda kaldı. Halkımız ya kırk katırı ya da kırk satırı seçmek zorunda mı? Beyin göçü, sermaye kaçışı, genç beyin ve vücutların gerektiği gibi kullanılamaması, işsizlik ve kardeş kavgası hayatımızın her anını esir almak zorunda mı? İnsanoğlu her durumda hayatta kalmayı ve kazanmayı biliyor ancak, sadece düzenli ve herkesin hakkını eşit şekilde koruyabilen, kanunlarını siyasetçi, işadamı, işçi, kadın, çocuk ve hatta polis ve askere karşı aynı şekilde uygulayabilen toplumlar diğerlerine üstünlük sağlayabilmektedir. Kendi içinde adaleti sağlayamayan her ülke mağluptur. Kendini toplumun üzerinde görüp, halkımızı bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, beyaz Türkler gibi yapay ve aşağılayıcı isimlerle sınıflandıran zümreler, er veya geç bu halkın uzun süre kandırılamayacağını göreceklerdir. Kanla, terörle beslenenler, çeşitli din ve yabancı devlet kuruluşlarını arkasına alıp, halkı sömürmeye kalkanlar, tarihin her aşamasında olduğu gibi, bugün ve yarın da hesaplarını halka vereceklerdir. Yıllarca cuntalarla, entrikalarla kandırılan bu halk, artık uyanmaktadır ve halkımız gün geçtikçe kendi kaderini ellerine alabilecek cesareti gösterecektir. Hiçbir baskı, tüm halkı sindirmeye yetmeyecektir. Gelecek seçimlerde de ülkemiz için en hayırlı sonucun çıkacağını hep birlikte göreceğiz. Yeni yılınızı kutlar, hepinize umut, azim ve başarı getirmesini dilerim.
Hüseyin Aydın